‘SESİNDE BEN VARIM’
Sesinde soğuk rüzgârlar var.
Uzaklaştığımı hissediyorum yüreğinden azar azar. Bilinmedik bir ülkeden göç etmişsin ve tanımıyorum seni.
Tanıyamıyorum eskisi gibi.
İlk gördüğüm heyecan kayıp, ilk bakış yok, ilk tebessüm yitik sanki.
Gözbebeklerinin içinde kendimi buluyor, bakmaya doyamıyor, o dakikalar bitmesin diye ciğerime nefes gibi sen çekiyordum.
Yok, hayır bu sen değilsin.
Yabancı biri, ‘el’ gibisin.
Oysa ne kadar içten severdin beni. Canım derdin bir can daha sana hediyeydi.
Peki ya şimdi neden kayboldu herşey, niçin toz bulutuyla uçtu gitti?
Sesinde buz gibi bir hava var. Üşütüyorsun!
Duymak istemiyorum. Kulaklarımı sımsıkı kapamak saklanmak istedim başka odalara.
Halbuki sana bağırmak kızmaktı niyetim.
Bense yine seni üzerim diye sessizliği tercih ettim.
Hücredeydim!
İliklerime kadar işledi odamdaki beton duvarların küf kokusu. Dirhemle dolaştı damarlarımın en ücra köşesine.
Virüs gibiydi, kanımı, canımı, herşeyimi söküp bitirdi.
Düşüncelerim bir anda anlamını yitirdi.
Göz pınarlarım yokluğunu düşündükçe, sele kapılırcasına aktı, engel olamadım. Ağladım!
İçimde ürkek bedenimin verdiği korkularım vardı oysa. Şizofren gibiydim, kendi kendimle yüksek sesle yüzleştim,
“Ya gidersen?” diye düşünüp, fakat gitmeyeceğine de hep emindim.
Galiba biraz fazla hayalperestmişim.
Şimdiyse sesinde sadece yalnızlığım var!
Kafa tutuyor olan olmayan herşeye..
Boşluğa düşmüş gibi, kalakalmışlıkları ardı ardına getiren, aklına geldiği anda gözyaşlarıyla kendini yiyip bitiren..
Gülümsemeyi kendine kefen diye giydiren biriyim.
Sesinde galiba ben kaldım.