PALYAÇONUN MASKESİ
Hiçbir şey değişmedi.
Yıllar geçti, takvim yaprakları koptu, insanlar gitti, yenileri geldi ama o ağır yük… hâlâ sırtımızda.
Sadece biz değiştik.
Ya da bize verilenlerle yaşamayı, ses çıkarmadan kabullenmeyi öğrendik.
Bazen birilerini mutlu etmek için…
Sadece onlar üzülmesin diye…
Kendimizi unuttuk.
Gülmek zorunda kaldık.
Ağlamamayı, güçlü görünmeyi, her şey yolundaymış gibi yapmayı…
İşte o yüzden taktık o meşhur maskeyi.
Palyaço maskesini…
Çünkü bazı insanlar sadece görünene bakar.
Bir yüz güldü mü, sanırlar ki içi de aydınlık.
Kimse sorgulamaz o gülüşün ardında ne var?
Kimse merak etmez o gözlerin neler sakladığını.
Kolaydır yargılamak.
Bilmediğiniz hayatlara, yaşanmışlıklara karışmak…
Küçümsemek, yok saymak, harcamak…
Sadece iki cümleyle bir insanın bütün geçmişine çizik atmak ne kolaydır.
Ama siz farkında bile değilsiniz.
Ben susuyorsam, bilmiyorum diye değil.
Tam aksine, çok iyi bildiğim içindir.
Sözlerinizi duyuyorum.
Arkamdan konuşulanları, yalanları, küçümsemeleri…
Her şey kulağımda çınlıyor.
Ama kaale almıyorum.
Çünkü sizin içtiğiniz zehri, ben çoktan tükürdüm.
Beni tanımıyorsunuz.
Maskemin ardını görmeden, kim olduğumu anlayamazsınız.
Ve ne kadar yargılarsanız yargılayın,
ben kendime olan inancımı maskelerin arkasında korumayı öğrendim.
Artık her gülüş bir kabulleniş değil.
Bazısı sadece bir mesaj:
“Beni hâlâ yenemediniz.”