VALLAHİ COK SABIRLIYIM
Vallahi çok sabırlıyım.
Yemin ediyorum saygı duyuyorum.
Hatta anlamaya çalışıyorum.
Evet yorgunum
Hemde öyle böyle değil…
Susmaktan ise bademciklerim şişti.
Dile kolay sanıyorlar belki, sus diyorlar ama susmak da bir yük, bir acı, bir iç yangını.
En ağır cümleleri duyup sessiz kalmak…
En yakının, en kan bağın olanlardan gelen sözleri yutmak…
En acısı
İşte asıl sabır bu.
Aile derler ya, sığınılacak liman…
Ama ya o limanda sürekli fırtına varsa?
Ya en çok orada üşüyorsan?
İnsan kendini dışarıda değil de evin içinde yabancı hissedince, işte o zaman en derin yaralar açılıyor. Herkes konuşuyor ama kimse gerçekten dinlemiyor.
Konuşsan “abartıyorsun”, sustuğunda ise “neden surat yapıyorsun?” diyorlar.
Belki de senin tek istediğin sadece ama sadece huzur
Huzur olsa razısın herbirinin kölesi olmaya.
Anlaşılmamak…
Belki de en sessiz şiddet bu.
Çünkü insan kendini anlatamayınca, zamanla inanmamaya başlıyor;
hem kendine, hem duygularına.
Oysa sadece bir “anladım” yeterdi belki de.
Yada ifadelerdeki gereksiz tripler, kahırlar, azarlamalar olmasa susarsın hissettiklerini içine atarsın.
Ama ne mümkün…
Aşağılandığında bile susuyorsun.
Çünkü “aile” diyorsun.
“Bari ben kırmayayım” diyorsun.
Ama unutulan şu: kırılmamak için sustuğunda, içten içe çürüyor insan.
Dışarıdan güçlü, içeriden yorgun.
Sabır da bir yere kadar.
Herkesin bir kırılma eşiği var.
Ve ne yazık ki en sevdiklerinle yaşandığında bu kırılma, iyileşmesi en zor olanı oluyor.
Ama yine de söylüyorum:
Ben sabırlıyım.
Ve evet, yoruldum.
Ama hâlâ kendimden vazgeçmedim.
Çünkü ne yaşarsam yaşayayım, sesim içimde çığlık çığlığa da olsa, bir gün mutlaka duyulacak.
Ve ben bir gün gerçekten mutlu olacağım